M.NURULLAH ÇELİK



Join the forum, it's quick and easy

M.NURULLAH ÇELİK

M.NURULLAH ÇELİK

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Bilgi insanı ve bilgi toplumu oluşturmak

    avatar
    celik
    Admin


    Mesaj Sayısı : 231
    Kayıt tarihi : 05/05/10
    Yaş : 31
    Nerden : İstanbul - EYÜP/ALİBEYKÖY

    Bilgi insanı ve bilgi toplumu oluşturmak Empty Bilgi insanı ve bilgi toplumu oluşturmak

    Mesaj  celik Çarş. Mayıs 05, 2010 9:13 pm

    Yeniliğe dönük dokümanlar analiz edildiğinde çok faydalı oldukları ve aşağı yukarı hepsinin topluma benimsetilmesi gerektiği öngörülür. Mantıklı olan budur. Bilginin insanın iştahını arttırıcı tarafı da bu olmalıdır.
    Bugün DATA’nın toplumsal yaşamımızdaki öneminin giderek artması, özellikle üretici bir tutum izlemesi, ihmal edilecek, savsaklanacak bir durum değildir.
    Her şeyden önce ‘bilgi’, birçok konu üzerinde bir kere daha düşünmemize neden oluyor.
    Bu ilerlemede birey, mevcut olan evrensel şuura erişebilme, o bilgiyi anlayıp içine sindirebilme, ayrıca topluma anlatabilme yeteneğine sahip insanlara aktarma ihtiyacını duydu.
    Gerçi, söz konusu bu yeteneği ortaya koyanların, sayısal olarak az oluşu, etrafa pek de fazla bir şey kazandırmayacak gibi görünüyor, ama yine de devreye giriyor.
    Kuşkusuz çağımıza uygun şekilde gelişen teknolojiyi takip edebilmek, üretimleri din-bilim potasında eritebilmek de bu nitelikle ilgili.
    Bilgi insanı ya da bilgi toplumu, kendini geliştirme, sistemi okuyabilme ve bireyi dışarıdan yöneten “tanrı imajından” kurtulup yaratıcısıyla bütünleşmede, tarifi mümkün olmayan bir zenginliğe sahip olduğu gibi, artık dönüşü olmayan bir yola girdi.
    Öncelikle metaforlarla (mecazlarla) boğuşan, ama bir sonuç çıkaramayan İslâmi tasavvufun ‘avami’ kanadının buna şiddetle ihtiyacı var. Esasen, avam anlayışında bir sarsılma ve geriye çekilme tezahürleri de yok değil. Bunlar aleni şekilde görülüyor.
    Bu zenginlikten faydalanmak şart.
    Ayrıca ‘muazzam bir ego içinde’ yaşamlarını devam ettirenler için “ön vazife” olmalıdır.
    Bugün toplumlar, mistik alanda belirleyici rollere soyunurken akla ilk anda, dinin hurafelerden sıyrılması, pozitif bilime dayalı bilgilerin, mistik yaşamla uyuşumu ve eski kavramların terk edilmesi geliyor.
    Dikkat edilmesi gereken bir ayrıntı söz konusu!
    Yetersizliğin insanı zor durumlara düşürdüğü gerçeği var önümüzde. Bu vasıfsız, alelade halden kurtulması, insanın öz vasıfları ile yaşayabilmesi için bilgiye sarılması gerekiyor. Bu bakımdan, kendini acze düşürecek, çalışamaz hale getirecek her türlü oluşuma, beklenen tepkiyi göstermesi bekleniyor.
    Aksi takdirde, kaybolur gider.
    Bundan daha doğal olan bir şey yoktur.
    Açıktır ki, gerçek manada bir yol gösterici, rehber, Mürşidi Kâmil şeklinde kabul edilen Kuranı Kerim’in, daima ileriye dönük, üretici bir yapıya sahip oluşu, bilgi kaynağı olması ile alâkalıdır.
    Ve bu, hiç de yeni bir olgu değildir.
    Bilgi insanı ve toplumu Kuran’ı algılamak, fırsatları değerlendirip, tekâmül edebilmek, daha iyi bir algılama imkânı sağlayabilmek ve aynı zamanda daha kaliteli bir üretimde bulunabilmek için yoğun bir çaba içinde olmalıdır.
    Açıkça ifade etmek gerekir ki, Data (bilgi), Kuran’la örtüşmüyorsa, kesinlikle kabul edilemezler sınıfında yerini alır.
    Bu çerçevede düşündüğümüzde insanoğlu, ‘bilinçlenmek ve daha rahat bir tartışma ortamında bulunmak’ istiyor, dolayısıyla kapasiteli olduğunu duyduğu bilgi toplumlarına geçiş yapıyor.
    Kimileri ise “bilgiyi elinin tersiyle” reddedip, şartlanma ve değer yargılarına sarılıp bulundukları yerde pineklemeye devam ediyor. Kuşkusuz, yeteneklerini heba edip gidiyor, sürüler halinde, sorunlarla baş başa kalmayı yeğliyorlar.
    Bir sonuca varmaksızın!...
    Gerçeği algılama imkânı söz konusu iken batağa saplanıyorlar. “Yahu kardeşim biraz akıllı olsan” dense, ne yazık ki bunu duymayacak haldeler.
    İnsan sormadan edemiyor.
    Belki biraz abartıyorum, ama kalpleri mühürlenmiş gibi duranların, “bilgi insanı veya toplumu oluşturma ihtimali” var mı sizce?
    Yoksa böyle düşünenlerin başka hesabı mı bulunuyor? Toplumun görüşlerini yokladım. Mecazi yaklaşımlarla yapılan anlatımları istemeyen çok. Yenilenmeyi tasvip edenlerin oranı hiç de az değil. Bilgilenme çağrısını bu kapsamda değerlendirenler var.
    Böylece toplumsal düzenin kurucusu, koruyucusu ve dönüştürücüsü olan birey, ait olduğu çevreye daha sıkı sarılacak ve bilgi değişimini gerçekleştirecektir.

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 11:36 am